1990 yılından sonra koruma alanı haline getirilen Kekova Akdeniz’in Türkiye’ye ait olan en büyük adası durumundadır. Aperlai, Simena (Kaleköy), Üçağız (Theimiusa) ve en ünlüsü Batık şehirdir. İtalyan işgalinden sonra adanın hangi ülkeye verileceği konusunda Türkiye ile İtalya arasında bir süre uzlaşılamasa da, 1932 yılındaki anlaşmayla Türkiye’ye bırakılmıştır. Bu güzelim adaya maalesef ki karadan ulaşım mevcut değil bu yüzden tekne turları bu gezi rotasını yapmak isteyenler için mecburi öncelik olmakta. Simena (Kaleköy) – Kekova Adası ile karşılıklı bir şekilde bu doğa mucizesi muhteşem bölgede bir arada varlıklarını sürdürmektedirler.
Öncelikle sizlere Kaleköy-Simena Antik Kentinden biraz bahsedeyim. Günümüzde Kaleköy diye bahsedilen yer Simena Antik Kenti üzerine kurulmuştur ve ilgilenenler bilir ki ismini, M.Ö.4.yüzyıla dayanan bu kaleden almaktadır. Bahsedilene göre kale içerisinde de bir tapınak bulunmaktaymış fakat günümüze ulaşmış bir şey yoktur. Simena’daki en ilginç kalıntı ise oturma grupları kayalara oyularak yapılmış olan tiyatro’dur. Aynı zamanda Likya bölgesinin en küçük amfi tiyatrosu olma özelliğini taşır. Kalenin muhteşem manzarası Batık Şehir’i görmektedir. Ayrıca Türkiye tanıtım filminde de yer alan deniz içindeki Likya kaya mezarı burada bulunmaktadır. Kıyıda harap durumdaki hamam, Likya tipi kaya mezarları ve lahitleri, Roma dönemi duvar kalıntılar da görülebilen kalıntılar arasındadır. Likya döneminin önemli kentlerinden olan bu yer olağanüstü güzellikteki tarihi, pırıl pırıl mavi deniziyle gezenlere keyifli, mutlu anılar bırakmakla birlikte birçok güzel fotoğraf karesini de sunmaktadır. Yerli köy halkının eskiden kalma köy alışkanlıkları olan dondurmalarını tatmadan gelmeyin derim.
Kekova (Likya dilinde Dolichiste)-Batıkşehir ise, Likya Uygarlığının oluşturduğu bir yerleşim bölgesi olmakla birlikte adaya ulaşım sadece gezi tekneleridir. Burası ismini ilk defa XIX.yüzyılın başında Cramer tarafından duyurmuş ve çoğu kez de kaynaklara Kakava olarak geçmiştir. Likyalılar evlerini büyük kayaları oyarak yapmıştır. Merdivenler, evlerin arka duvarları sabit kayalardan olup ön ve bazı yan duvarları, kapıları oyma esnasında ortaya çıkan kayalardan örülmüştür. Meydana gelen depremler büyük depremle ada anakaraya eğimlenmiş ve evlerin ön duvarları yıkılmış, sular altında kalmıştır. Oluşan dar boğaz bugün akvaryum koyu olarak anılmaktadır. Oluşan dar boğazdan karaya deniz sularının dolması ile Tersane Koyu oluşmuştur. Dönemin açık denizden korunmak isteyen ve onarıma ihtiyaç duyan gemiler Tersane Koyuna demirlemekteymişler. Ayrıca yeni gemi inşaları yapıldığı da tahmin edilmektedir. Yüzmeye izin verilen bu koyda deniz gözlüğü ile dalış yaptığınızda liman kalıntılarını görebilirsiniz. Roma egemenliğine geçtikten sonra hem tedavi amaçlı hemde temizlenmek için yapılan hamam kalıntılarını görmeniz mümkündür. Ayrıca Kilise olduğu düşünülen bir kapının üzerinde de hac bulunmaktadır.
Üçağız Köyü (Theimiusa) Tırmısın ovasına ve 365 metre yüksekliğinde bir tepenin üzerindeki Tyberissos antik kentine hakim olup burada çok sayıda Likya tipi lahitler ile güvercin yuvası şeklindeki Likya kaya mezarları bulunmaktadır.
Burada yeterince bir yüzey araştırması ve arkeoloji kazıları yapılmadığından bölgeye ait detaylı bilgi bulunmasa da, suyun altındaki tarihe tanıklık edip denizden fışkıran tarihi gözlerinizle gördüğünüzde tabir-i caizse kalbiniz küt küt atacak.