Aydın ili, Didim İlçesi, Balat köyünde yer alan Miletos’un geçmişi cilalı taş devrine kadar uzanmaktadır. Arkaik dönemde denizcilikle parlamış olan kent, Egedeki suların yükselmesi , Büyük Menderes ağzının çoğu kez değişmesi ve toprakların alüvüyonlarla dolması sonucu Miletos’un Ege Denizi ile irtibatı kesilmiştir. Şuanda denizden bayağı içeride kalan kentin, akılcı düşüncenin, geometrinin, astronominin ve felsefenin temellerinin bu şehirde atıldığı yer olarak da bilinmektedir.
Milet ismi ise mitolojik açıdan Apollon ile ilgilidir. Miletus, Apollo ile Minos’un kızı Akakallis’in oğludur. Akakallis babasının gazabından korunmak için oğlunu ormanda saklar.Apollo da ddişikurt’a onu beslemesi için emir verir. Miletus kurtlar tarafından büyütülür. Daha sonra bir çobanın bulduğunu ve evine getirilip büyüttüğü söylenir. Miletus yetişkin olduğunda Girit’i terk eder ve Karia gelir. Menderes nehrinin kızı Kyane ile evlenir ve Miletos’u kurar. Miletos ismininde buradan geldiği söylenmektedir.
M.Ö. 38 yıllarında ise Roma imparatorlarının özel ilgisiyle özerkliğini elde eden ve İon şehirleri arasında metropol düzeyine ulaşan Miletos çok geniş bir alana inşa edilmiştir. Kentte ilk girişte sizleri Yunan-Roma tipinin en güzel örneklerinden biri olan Milet tiyatrosu karşılar. Helenistik dönemde 5300 kişilik olarak inşa edilen tyatro, Roma dönemiyle birlikte kapasitesi artırılarak 15 bin kişiye çıkarılmıştır. Sahnenin ayakta kalan parçaları ve katlar arasındaki galeriler, tiyatro atmosferini canlı tutmaktadır. Tiyatrodaki tonozlu geçitler ise çok iyi korunmuşlardır ve tiyatrodaki geçitlerden geçerek arkasında bulunan limana ulaşabiliyorsunuz. Kentin 4 büyük limanı vardır. İlk ikisi, 2 aslan heykeli arasına bağlanan zincir ile kapatabilen Aslanlı limandır. Üçüncü liman Athena tapınağının yakınlığından dolayı Athena limanı olarak anılır. Kentin doğusundaki kumsal kıyı ise dördüncü liman olmuştur.
Yine Tiyatro’nun biraz ilerisinde bulunan Senato binası ve karşısında kente su dağıtımını sağlayan Nymphaion vardır. Nymphaion ; heykellerle benzenmiş üç katlı halk havuzu ve çeşmesi olarak bilinmektedir. Nymphaion üç nişin üzerine konumlandırılmıştır. Yapının arkasında yer alan su kemerleri vasıtasıyla ulaşan sular, depolarda biriktilip hem Nymphaion çeşmesini beslemede hemde kanallar vasıtasıyla kentin çeşitli yerlerine su dağıtımı yapılmaktaydı.
Ören yerine girişte ilk anda fark edilen yapılardan biri de Marcus Aurelius’un teyzesi, Antoninus Pius’un karısı Faustina adına yaptırılmış, Faustina hamamıdır. Anadolu’daki en büyük Roma hamamlarından biri olan hamam, soğuk,sıcak ve ılık kısımları, soyunma odaları ve havuzun rahatlıkla gözlemlenebildiği hamamda, havuz kenarında boylu boyunca uzanmış bir nehir tanrısı Meandros heykeli ve aslan figürlerinin birer kopyası bulunmaktadır. Aslan figürlü heykelinin orjinali Paris Louvre müzesinde sergilenmektedir.
En önemli dini merkez stoanın batısındaki Delphinon’dur. Burası Apollo Delphinios için tapınak yeriydi. Delphis (yunus) zeki ve müzik seven bir balık olduğu için Apollo’ya adanmış bir hayvan olarak kabul edilirdi. Bu tanrı, denizcilerin ve gemilerin koruyucusuydu. Asıl tapınak kentin birkaç mil güneyindeki Didymaion’daydı. Burası tapınaklarının gösterişsiz oluşuna iyi bir örnek sayılabilir.
Bouleuterion (meclis binası) M.Ö. 175-164 yıllarında yapılarak Apollon, Hestia (ocak ateşi tanrıçası) ve Demos (Halk)’a adanmıştı. Oturma yerleri tiyatroda olduğu gibi geniş yarım daire formundadır ve 1500 kişi alma kapasitesine sahiptir. Kendi türünün en görkemlisidir ve daha sonra bu yapıya bir de sahne eklenmiştir.
Miletos ile ilgili sizlere anlatacağım bunla sınırlı değil. Hani dedik ya felsefenin temellerinin atıldığı bu kenttir diye bunla ilgili sizlerin yüksek müsaadesine sığınarak birkaç bir şeyden söz etmek istiyorum. Şöyle ki; Aristoteles’e göre felsefenin gelişmesi için iki ön koşul var; birincisi felsefe yapacak kişinin maddiyat duygusuna kapılmadan yapmalı ve kendini sadece düşünmeye verebilmeli. İkincisi ise kişi gerçek bir merak duygusuna sahip olmalı ve en doğal görünen şeyi bile sorgulayabilmeli. İşte,Milet’te bu iki koşulun bir araya gelmesiyle, tarihin gerçek anlamdaki ilk filozofu kabul edilen Thales ve onun devamında, Anaksimenes ve Anaksimandros ile ortaya çıkmış. Babillilerden aldığı astronomi bilgisi ve Mısır’dan getirdiği söylenen geometri bilgisi dışında Thales’in asıl önemi, aklına takılan sorularda. “Neyin var olduğu” ve “neyin gerçek olduğu” gibi sorular sayesinde Thales, o güne dek doğadaki her olayı ayrı bir tanrının varlığına bağlayan mitolojinin ötesine geçerek; her şeyin nedenini, doğanın kendisinde aramaya başlıyor. Thales ve öğrencilerinin “Fizikçiler Okulu” diye anılması ve pozitif bilimin temellerini attıklarının söylenmesi de bu yüzdendir. Şimdiden gezi listelerinize eklediğiniz Anadolunun ilk planlı kenti olan Miletos da keyifli anılar biriktireceğinizi umarak sizleri Miletos’un fotoğraflarıyla baş başa bırakıyorum.