Adının nereden geldiği bilinmemekle birlikte, Myra yağının üretildiği mersin bitkisinden (Commiphora Myyrha)geldiği düşünülmektedir. Kabuğundan Adonis’in doğduğu bitkidir mersin. Tanrıça Aphrodite’i kıskandıracak kadar güzel olan Kıbrıs kralı Kinyras’ın kızı Myrrha tanrıça tarafından babasına aşık olmakla cezalandırılır. Gizlice koynuna girdiği için babası tarafından öldürülmek üzereyken tanrılar tarafından kurtarılır ve mersin ağacına dönüştürülür. Fakat babası Kinyras’tan hamiledir ve mersin ağacına dönüştükten sonra kabukları arasından gelmiş geçmiş en güzel insan olan Adonis’i doğurur.
Bir diğer ihtimal ise Muri’lerden geliyor olmasıdır. Tıpkı Lukka isminin Antik Yunancada Lykia olarak değişmesi gibi.
Myra adıyla ile ilgili söylentiler konuşla dursun biz bu güzelim Myra nasıl gideriz ondan sizlere bahsedeyim. Antalya-Kaş otoyolundan giderken şirin bir köy olan Demre ilçesinde yer alır Myra. Üç tarafı dağlarla çevrili olan Myra, Demre çayının getirdiği alüvyonlar nedeniyle geniş bir ovaya yayılmış ve daha sonra bir kara parçası halini almıştır. Yapılan kazı çalışmalarında birçok eserin bu alüvyonlar altında kaldığı, çıkan eserlerinde M.Ö. 5. Yüzyıla kadar bir geçmişinin olduğu söylenmektedir. Likya birliğinde bulunan 70 şehirden 23’ü oy kullanma hakkına sahipti. Xanthos, Patara, Pınara, Olympos ve Tlos gibi Myra da 3 oy kullanma hakkına sahipti. Myra’nın gelişimi İsa’dan sonra 2.yüzyıla denk gelmektedir. Bu dönemde Likyalı zenginlerin yardımlarıyla birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır.
Bizans Döneminde ise Myra, dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri olmuştur. Günümüze dek ulaşan ününü, Aziz Nikolas’un (Noel Baba) İsa’dan sonra 4. Yüzyılda şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. Myra, 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Demre Çayı’nın getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınlarının da etkisiyle 809’da Araplar tarafından ele geçirilmiş ve neticesinde St.Nikolas Kilisesi 1034 yılında yıkılmıştır. Kilise, Rus Çarı 1.Nikolai’nin himayelerinde 1862-1863 yıllarında kilisedeki kazı ve onarım çalışmalarından sonra yeni bir çan kulesi yapılarak günümüze kadar ulaşmıştır.(Aziz (St.) Nikolaos Kilisesinin daha detaylı olarak diğer yazımızda bulabilirsiniz)
Myra’nın en görkemli yapılarından biri de Klasik Likya çağ kültürünün önemli yapılarından olan kaya mezarlarıdır. Antik tiyatro üzerinde kayalıkların içerisine kurulan nekropollerde orta ve üst sınıfa ait 23’ü yazıtlı (13 Likçe, 10 Grekçe) toplam 47 mezar bulunmaktadır. Mezarların 10’unda nitelikleri ve ölü gömme gelenekleriyle ilgili bilgiler veren 23 adet kabartma mevcuttur. Bu nekropol alanına uzaktan bakıldığında küçük ev gibi gözükmektedir.
Akropol’ün güney yakasında bulunan Tiyatro ise Myra’nın diğer önemli ve ayakta kalan yapılarından biridir. Tiyatro, 35 oturma sırasına sahip ve 11500 kişiliktir. Üç katlı sahne binası frizler ve kabartmalar yer almaktadır. Batı galerisinde duvarında “ gezici esnaf Gainus’un yeri” yazmaktadır. Zafer tanrıçası (Nike) figürünün önündeki yazıtta “ Kente şans getir ve sürekli galip ol” yazmaktadır. Kentin hemen girişinde yer alan tiyatro sizi kendine ister istemez çekmekte.
Tiyatro yakınından Akropol alanına giderken yolun solundaki hamam kalıntıları ise Roma Dönemi tuğla mimarisinin ilginç örneklerini oluşturur. Şehrin su ihtiyacı ise, Demre Çayının aktığı vadi kenarındaki kayaya oyulmuş kanallarla karşılanmaktaydı.
Yüce Ana Tanrıçanın kenti Myra’yı gezerken, Aziz (St.) Nikolaos Kilisesi ve Andriake antik kentlerini de gezmenizi tavsiye ederim. Çünkü Kilise ve antik kentlerin birbirleriyle olan ilişkileri yapbozun parçalarını tamamlamanıza yardımcı olacaktır.